Eski uygarlıkların inşa ettiği yapılar nasıl hala ayakta duruyor?

Sektörden Haberler geri dön

Eski uygarlıkların inşa ettiği yapılar nasıl hala ayakta duruyor?

Modern dünyada betonun ömrünün 50 ila 100 yıl olduğu düşünüldüğünde, Roma  Maya ya da Çin uygarlıklarının inşa ettiği birçok dev yapıtın günümüzde hala bütün görkemiyle ayakta kalması bilim insanlarını şaşırtıyor.

İklim değişikliğinin giderek arttığı günümüzde inşaat sektörünün küresel karbondioksit emisyonunun en az üçte birinden sorumlu olması, daha sürdürülebilir çözümler arayan bilim insanlarında eski uygarlıkların inşaat sırlarını keşfetme arzusunu körükledi. 

Hala ayakta kalmaya devam eden binalardan topladıkları örnekleri inceleyen uzmanlar, mühendislik sürecini tersine çevirdiklerinde eski uygarlıkların beton tarifinde beklenmedik unsurlara ve bazı mucizevi özellikleri gün yüzüne çıkardı.

Romalıların ürettiği beton, günümüzden daha mı dayanıklı?

Milattan önce 200’den bu yana etkileyici beton binalar inşa eden Romalıların yapıları zamana meydan okuyor.

Kanada’daki Victoria Üniversitesi’nden arkeolog John Oleson’a göre, Romalıların inşa ettiği limanlarda bile denizlerin aşındırma kuvvetine rağmen hala iki bin yıl önce dökülen betonun bulunması hayret verici.

Çoğu modern betonda, kireçtaşı ve kilin çok yüksek sıcaklıklara kadar ısıtılıp öğütülmesiyle elde edilen bir toz olan Portland çimentosu kullanılıyor. Bu çimento, kimyasal reaksiyona girerek bir macun oluşturması için su ile karıştırıyor. Daha sonra kaya ve çakıl gibi malzeme parçaları ekleniyor ve çimento hamuru bunları beton bir kütleye bağlıyor.

Birçok Romalı mimarın da benzer bir işlemle beton ürettiği biliniyor. Eski inşaatçılar yanmış kireçtaşı ve volkanik kum gibi malzemeleri su ve çakılla karıştırarak her şeyi birbirine bağlamak için kimyasal reaksiyonlar yaratıyordu.

Ancak araştırmacılar, Roma döneminden kalma yapıları sağlam yapan kilit bir unsuru keşfettiklerini belirtiyor.

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde inşaat ve çevre mühendisi Admir Masic, bu yılın başlarında yayınladığı çalışmada betonun kendini yenileme özelliğine sahip olduğuna dair ipuçları bulduğunu belirtti.

Masic’in savına göre bu gücün, eski Roma’da malzemelerin eşit şekilde karıştırılmak yerine, her tarafına dağılmış kireç parçalarından kaynaklanıyor.  

Araştırmacılar eskiden bu parçaların Romalıların malzemelerini yeterince iyi karıştırmadıklarının bir işareti olduğunu düşünüyorlardı. Ancak Masic, parçalar sayesinde betonun “kendi kendini iyileştirme” yeteneklerinin beslendiğini keşfetti.

Buna göre çatlaklar oluştuğunda, su betonun içine sızabiliyor ve su, kireç parçalarını harekete geçirerek hasarlı bölümleri doldurabilecek yeni kimyasal reaksiyonları tetikliyor.

Utah Üniversitesi’nden jeolog Marie Jackson’a göre ise, Romalıların ürettiği betonun kendini yenileme özelliği kazanmasına sebep kireç parçaları değil, volkanik küller. Romalıların yanardağ patlamalarının ardından topladığı küller zaman içinde  doğal olarak bu malzemelerin elementleriyle etkileşime giriyor ve oluşan çatlakların kapatılmasını sağlıyor

Mayaların sırrı “ağaç suyunda”

Honduras’taki Maya bölgesi Copan’da, karmaşık kireç heykeller ve tapınaklar sıcak ve nemli bir ortama maruz kalmalarına rağmen, bin yıldan fazla bir süre sonra bile bozulmadan ayakta duruyor.

Bu yılın başlarında yayınlanan bir araştırmaya göre, bu yapıların uzun ömürlü olmasının sırrı, aralarında filizlenen ağaçlarda yatıyor olabilir.

İspanya’daki Granada Üniversitesi’nden kültürel miras araştırmacısı Rodriguez-Navarro, Honduras’ta soyları Maya inşaatçılarına kadar uzanan yerel ustalarla bir araya geldiklerini belirtti.

Duvar ustaları kireç karışımında yerel bazı ağaçlarından elde edilen özlerin kullanılmasını önerdi. Araştırmacılar  ağaç kabuğu toplamak, parçaları suya koymak ve elde edilen “ağaç suyunu” malzemeye eklemek şeklinde tarifi uygulayarak elde ettikleri sıvanın özellikle fiziksel ve kimyasal hasara karşı dayanıklı olduğunu gördü.

Sektörden Haberler geri dön